DEPREM VE ÇOCUK
Karşı karşıya kaldığımız beklenmedik, ani ve tehlikede hissetmemize neden olacak olayları çocuklara olabildiğince sade, anlaşılır ve yaşına uygun şekilde anlatmak oldukça önem taşımaktadır. İçinde bulunduğumuz durumu çocuklarımıza nasıl anlatacağımız, bu süreci sağlıklı bir şekilde yönetmemizde çok önemli bir rol oynamaktadır.
Eğer çocuğunuz size deprem ile ilgili sorular yöneltiyorsa, bu sorular dikkatlice dinlenmeli, hiçbir soru “Bir şey olmadı. Korkacak bir şey yok” şeklinde geçiştirilmemeli ve konu kapatılmamalıdır. Depremi konuşmak herkes için zorlayıcı olabilir, ancak bu sorular geçiştirildiğinde çocuklar kendi zihinlerinde bu sorulara bir cevap arayabilir, yanlış cevaplar bulabilir ve kendilerini belirsiz ve bir durumun içinde hissedebilirler. Bu nedenle, bu sorulara olabildiğince anlaşılır ve gerçek bir şekilde cevap vermek gerekmektedir.
Deprem Çocuklara Nasıl Anlatılmalı?
Deprem olgusu çocuğa olabildiğince sade ve net bir şekilde anlatılmalıdır. Algılayabileceklerinden fazla detay vermekten, zihinlerini karıştıracak, kaygılarını arttıracak bilgiler vermekten kaçınılmalıdır. “Depremin aslında tıpkı yağmur gibi, kar gibi, gök gürlemesi gibi, mevsimlerin oluşması gibi bir doğa olayı olduğu, bazen yer yüzü üzerinde bulunan katmanların doğal bir şekilde hareket ettikleri ve bu hareket sonucunda da yeryüzünün sallandığı” şeklinde açıklanabilir.
Depremin nasıl oluştuğunu anlatırken oyuncakları kullanmak çocuğunuzun somutlaştırmasına ve daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır. Örneğin, lego oyununda deprem yaşayan küçük bir kasaba oluşturup, sarsıntıların nasıl oluştuğunu çocuğunuza anlatabilirsiniz. “Yerin altında kocaman kayalar birbirine çarpıyor ve çarparken de bu şekilde yeryüzünü sarsılıyor’ gibi örnek canlandırmalar yapabilirsiniz. Bu doğa olayı yaşanırken korkabileceğimiz, bunun normal olduğu vurgulanmalıdır. Çocuğunuz deprem hakkında cevabını bilmediğimiz sorular soruyorsa, cevaplamak için ondan zaman isteyebilir, uzmanların bu konuda araştırmalar yaptığını, çalışmalar yürüttüğünü söyleyebilirsiniz.
Açık ve dürüst bir iletişimin yanında, yaşananlara fazlaca maruz kalmanın çoğu zaman zorlayıcı ve sarsıcı bir etki yarattığını unutmamalıyız. Medyanın sunduğu bilgi yoğunluğu çocukların güvenlik algısını bozucu bir etkiye sahip olabilir. Bu sebeple çocuğunuzu internet, radyo, televizyonda yayınlanan deprem haberlerinden ve görsellerinden uzak tutmaya çalışın. Bu haberler onlar için depremi yaşamamış olsalar dahi travmatik olabilir.
Çocuğunuz çevresinde olup bitenleri önce sizin tepkilerinizi takip ederek algılamaktadır. Dolayısıyla, önce kendi duygu durumumuzu düzenlemeli ve duygularımızı nasıl yansıttığımızı gözden geçirmeliyiz. Böyle bir durumda korku ve kaygımızı yansıtmamak ya da bu duyguları yok saymak doğru bir yaklaşım değildir. Duygularımızı ifade edebilmeliyiz ki, çocuklarımız da korkunun ve endişenin doğal, normal ve kabul edilebilir duygular olduğunu anlasınlar. Bu nedenle, onların da duygularını ifade etmelerine izin vermeliyiz. “Korkma, endişelenme” demek yerine “Evet çok korktun, hepimiz korktuk biliyor musun? Şimdi bir aradayız ve güvendeyiz. Evimiz güvenli” mesajı verilmelidir. Ancak, çocuğunuz duygularını sözel olarak ifade etmekte zorlanıyor ya da konuşmak istemiyor ise, oyun ya da resim yoluyla kendilerini ifade etmelerini sağlayabilirsiniz. Oyunlarını ya da resimlerini anlatmasa da, bazen sadece çizmek, sadece oynamak bile ifade edici, iyileştirici etkiye sahiptir.
Bu süreçte hissetmeye ve duymaya en çok ihtiyaç duydukları şey güvende olduklarıdır. Bu nedenle “biz yanındayız, güvendeyiz, birlikteyiz” gibi cümleleri sıklıkla kullanmak rahatlatıcı olacaktır. Sözel olarak verdiğimiz bu mesajları fiziksel temas ile birleştirmek çocukların güvende olduğu hissini destekleyecektir. Bu dönemde çocuklarınıza bol bol temas etmeye çalışın. Göz temasıyla buradayım demek, dokunmak, sarılmak sakinleştirici bir etki yaratacaktır. Ayrıca, kendilerini güvende hissetmeleri için, evinizde bir deprem anında sığınabilecekleri güvenli yerleri belirleyebilir, gösterebilir, beraber bir deprem çantası hazırlayabilirsiniz.
Bu dönemde çocuğunuzun ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde yanıt vermek de önem taşımaktadır. Çocuğunuzun sürekli bir arada olma ve sarılma ihtiyacı, geceleri yanınıza gelme isteği artabilir; yalnız kalmak gibi korkuları oluşabilir ve sizden ayrılmakta zorlanabilir. Yoğun kaygı ve korkunun yaşandığı bu dönemde bu ihtiyaçların karşılanması faydalı olacaktır.
Yaşadığımız bu zorlu süreçte verdiğimiz tepkilerin ve yaşadığımız duyguların normal olmayan bir durum karşısında verilen doğal tepkiler olduğunu unutmayalım. Doğru bir yaklaşımla, çocuklara güvende hissettirerek yaşadıkları korku ve kaygıyı yönetmelerine yardım edebilir ve bunun kalıcı bir duruma dönüşmesinin önüne geçebiliriz.
Psikolog Ceren Gündüz