Yakın zamanda kendinizi küçük bir çocuk gibi hissettiğiniz ve davrandığınız oldu mu? Veya bir an kendinizi tıpkı anneniz ve babanız gibi davranırken fark ettiniz mi? Eğer öyle ise o zaman geçici olarak çocuk ve ebeveyn ego durumuna geçmiş olabilirsiniz. Ego durumları, Eric Berne’nin kurucusu olduğu Transaksiyonel Analiz kuramının yapı taşıdır.
“Transaksiyon” kelimesi, anlamı karşılıklı olan “trans” ve anlamı hareket olan “aksiyon” kelimelerinden oluşmaktadır ve karşılıklı etkileşim, iletişim anlamına gelmektedir. Bir kişinin söylediğiniz bir şeye karşılık vermesi transaksiyon olarak sayılır. Bu kurama göre her insanın temel olarak ebeveyn, çocuk ve yetişkin olmak üzere 3 temel ego durumu vardır ve kişinin bulunduğu ego durumuna göre belli başlı davranış ve düşünce kalıpları olur. Yetişkin ego durumu anneniz, babanız ve otorite figürleri tarafından öğretilen davranışlardan, çocuk ego durumu, çocukluğunuzdan sizde kalan davranış ve hislerden oluşur. Yetişkin ego durumu ise ana odaklı, daha ileri seviye farkındalık, sorumluluk ve saygı içeren ego durumudur. Bizim hangi ego durumunda olduğumuz ve karşımızdaki kişinin hangi ego durumunda olduğu ise bizim iletişimlerimizin sağlıklı, akışkan veya zarar verici, kırıcı olmasını belirleyen kritik bir faktördür. Örneğin bir iş yerinde bir çalışanın patronuna bir işi yetiştiremediğini söylediğini varsayalım. Patron bu kişiye “Bu işi nasıl yetiştiremezsin, kendinden utan” gibi bir yaklaşım içinde ise o zaman patronun eleştirel ebeveyn ego durumunda olduğunu söyleyebiliriz. Çalışanında “Bu verdiğiniz işi yapamıyorum çok zor ve canım çok sıkıldı” gibi bir tepki verdiğini düşünürsek çocuk ego durumunda olduğunu söyleyebiliriz.
Transaksiyonel analizin temel amaçlarından birisi de ebeveyn ve çocuk ego durumlarından ziyade insanların yetişkin ego durumunu geliştirip güçlendirmektir çünkü yetişkin ego durumu geçmişte öğrenilmiş otomatik davranış kalıpları yerine o ana özel, daha işlevsel ve çözümsel bir yaklaşım içinde olabilir. Aynı senaryoda bu sefer iki tarafında yetişkin ego durumunda olduğunu düşünelim. Bu senaryoda çalışan “Verdiğiniz işi bugüne yetiştiremeyeceğim, ancak yarın sabah ofisinize bırakabilirim. Bu sizin için uygun olur mu?” gibi bir şey söyleyebilir. Karşılığında patron “Yarın sabah bırakman bir problem oluşturmaz ancak bir dahaki sefere daha önceden haber verirsen sevinirim, böylece işleri daha rahat organize edebilirim” gibi bir cevap verebilir. Bu senaryoda 2 tarafında yetişkin ego durumundan iletişim kurduklarını söyleyebiliriz. İletişimin daha az tepkisel ve çözüm odaklı bir bağlam içinde gerçekleştiği görülmektedir.
Ebeveyn ve çocuk ego durumları kötü, eksik ya da yetersiz demek değildir. Özel durumlarda bu ego durumlarında salınmalar olması gerekli ve normaldir. Örneğin bir bebek yada çocuk ile iletişim kurulduğunda çocuk ego durumundan onunla iletişim kurmak kıymetlidir. Yada çocuk taraf meraklı olan, yaratıcı olan, heyecanlı olan parçalarımızı taşıdığı için önemlidir. Ancak yukarıdaki bu örnek gibi bu parçanın uygun olmadığı durumların da olması mümkündür.
Gündelik hayatımızda başkaları ile etkileşim içerisindeyken bizi tetikleyen durumlarda bizim ve karşımızdakinin nasıl iletişim kurduğuna, bizi hangi olayların özellikle tetiklediğine, bu durumda nasıl daha çözüm odaklı ve eşitlikçi olunabileceğine, sorumluluk duygusu ile hareket edilebileceğine dikkat edersek hem bulunduğumuz ego durumunun farkına varabilir hem de yetişkin ego durumumuzu güçlendirip daha sağlıklı iletişim kurabiliriz.
Klinik Psikolog Hazım Tevfik Katırcıoğlu