İlk olarak klinik görüşmenin tanımı üzerinde durmakta fayda var. Klinik görüşmenin birden fazla anlamı bulunmaktadır lakin en kapsamlı açıklaması’ Bir rahatsızlığın/ olumsuz durumun çözüme kavuşturulması veya değiştirmek istediği bir davranış adına danışanın, işinde profesyonelleşmiş bir uzman ile yaptığı görüşme.’ olarak tanımlanabilir.
Ülkemizde bir psikoloğa/ psikiyatriste gitmek, bir uzman tarafından destek almak halen bazı kesimlerde ‘deli işi’ olarak görülüyor. Bir uzmanla görüşmek için kişinin akli dengesinin olmamasına gerek yoktur, aksine birçok insanın kendini rahatlatmak, hayata daha olumlu bakabilmek ve yaptıklarından daha doyum alabilmek için psikoloğa başvurmak tavsiye edilebilir. Görüşmede konuşulan konular tamamen danışan ve psikolog arasında kalır ve 3. bir kişiye anlatılmaz. Tam bir gizlilik hükmü içerisinde görüşme sağlanır. Küçük yaşta veya ergenliğe girmiş çocuklar olumsuzlukların farkında olmayabilir veya psikoloğa anlatacağı şeylerin ailelerine paylaşabileceği düşüncesiyle bu hisleri bastırmaya çalışabilir. Bu sebepten ötürü hayattan tam doyum alamayabilir veya rahatsızlık ve mutsuzluklarla hayata devam etmeye çalışabilir. Bu durumda işler hem kendisi hem de çevresi için kötüye gidebilir.
Uzman kişiye görünmek için bir zorlamanın da olmaması gerekir. Kişi, kendisi hür iradesi ile kliniğe başvurması daha sağlıklıdır. Olası bir zorlama durumunda birey psikoloğa kendini net bir şekilde ifade etmekten kaçınabilir. Bir arkadaştan, aile bireylerinden veya öğretmenin yönlendirmesi ile kliniğe başvurmak birey adına daha yararlıdır.
Profesyonel ilişki, bireyin karşısındaki kişiye, danışana hizmet sunmasına yönelik kesin onayın olduğu ilişki olarak tanımlanır. Bu hizmet karşısında gündelik ekonomi doğrultusunda bir ücret durumu söz konusudur. Görüşmelerin birden fazla olması gerektiği düşüncesiyle bireyler bir uzman tarafından görünmenin zahmetli ve pahalı bir iş olduğunu düşünebilir lakin bir insanın kendisini, davranışlarını, düşüncesini, hayata yönelik bakış açısını değiştirmenin ne kadar mühim bir durum olduğunu kavraması gerekmektedir.
Psikologlar, terapistler danışanları durumlarına göre 3’e sınıflandırmaktadır:
Değişime Açık Bir Şekilde Gelenler: Bu kişiler genellikle olası problemlerin farkındadırlar ve önyargıları fazla değildir. Kişisel gelişim için ellerinden geleni yapmaya hazırdırlar.
Şikayetçi Bir Şekilde Gelenler: Bu kişiler genel olarak çevrelerindeki kişilerin (anne-babaların, eşlerin, patron veya öğretmenlerin) tavsiyeleri ile psikologlara gelirler. Görüşmeye ilgileri diğer danışanlara göre daha azdır.
Tedaviye Gelenler: Zorunlu olmadığı sürece tedaviye gelmeyenler bu sınıfta yer alır. Kişisel motivasyonları fazla yoktur ve birkaç seansta durumun çözülmesini beklemektedirler.
Uygulanacak testler, yapılacak seanslar, görüşmeler sonucu amaç bireyin kendisini daha sağlıklı ve iyi hissetmesidir. Konuşulacak ortam, çevredeki materyaller kişinin kendisini daha rahat hissetmesi adına özel olarak tasarlanır. İlk görüşme özellikle çok önemlidir. Bireyler kliniğe ilk geldiği vakitte çevrelerindeki materyallere, psikoloğa önyargılı olabilir. Psikoloğun, görüşmeyi yapan kişinin profesyonel bir biçimde konuşmayı etkili ve dikkati dağıtmayacak bir şekilde sürdürmesi çok önemlidir. Bu başlık altında psikoloğun yeterli eğitimleri üniversitelerden veya kurslardan edinmiş olması gerekmektedir. Çünkü yapılan ufak bir yanlış kişinin kendisini daha kötü hissetmesine ve görüşmenin olumsuzluğuna yol açabilir.
Eskülap Danışmanlık Merkezi bünyesinde 16 saatlik bir ‘Klinik İlk Görüşme Eğitimi’ verilmektedir. 19/20 Aralık 2020 tarihinde verilecek bu eğitim psikolog adayların/ psikologların ilk görüşmenin amacı nedir, etik konular nelerdir, görüşme çerçevesi nasıl olmalıdır konularındaki aklında olan soru işaretlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.
‘Klinik İlk Görüşme Eğitimi’ nin içeriği ve ayrıntılarını okumak için tıklayınız.