Travma nedir?
Amerikan Psikiyatri Derneği olan APA travmayı, ‘’Bireyin ya kendisinin ya da sevdiği birinin yaşadığı, maruz kaldığı; hayatı ciddi şekilde fiziksel, duygusal veya psikolojik olarak tehdit eden yaşam olaylarının tümü olarak açıklayan bir tanımlama yapmıştır. Yani daha sade biçimiyle travma; bireyin ruhsal açıdan yaşamı tehdit edici olarak tecrübe ettiği, olumsuz etkileri olan bir olay veya durumun kendisindeki zihinsel, fiziksel, duygusal yönüne etki ederek, bireyin sosyal işleyişini ve iyilik halini altüst etmesidir.
Travmaya maruz kalmış kişiler bir insanın karşılaşabileceği en yıpratıcı tecrübelerden birini yaşamış olur. Travmanın yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, ırk, etnik köken veya cinsel yönelim ile ilgili bir sınırı yoktur. Söz edebileceğimiz tek fark kişiden kişiye değişiklik gösterebilmesidir. Bunun anlamı da şudur; birçok kişi aynı travmaya maruz kalabilir fakat kişilerin her birinde bıraktığı duygusal veya fiziksel zarar bireyin ancak ve ancak geçmiş deneyimleri, inançları, değerleri, algıları, beklentileri, strese karşı ne derece dayanıklı oldukları (tolerans düzeyi) gibi belirleyici faktörlerle paralellik gösterir. Örneğin savaşın içinde bir grup askerin yaşadığı travmatik olay olan savaşma durumunu orada olan tüm askerler yaşar. Fakat savaş sonrası maruz kaldıkları bu travmatik olaydan, orada savaşan askerlerden her biri ayrı ayrı etkilenir. Her birinin o savaş ortamında yaşanan duruma verdikleri tepki veya koydukları anlam farklılaşmaktadır.
Travma sonrası neler yaşanır?
Travmaların kişilerin yaşam kalitesine önemli bir etkisi bulunmaktadır. Yaşanılan travmalardan sonra kişilerde benzer semptomlar (belirtiler) meydana gelmektedir ve bunlar ilk üç gün ile bir ay yani akut durumdayken müdahale edilirse iyi olma hali gerçekleşebilir. Aksine yaşanan travma üzerinden zaman geçer veya bilinmeyip müdahale edilmez ise kişinin patalojik sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Travma kişinin güvenlik algısını sarsan, kontrol duygusunu kaybettiren, kişiyi oldukça zorlayıcı yaşam olaylarıdır. Travma yaratan olay kâbuslarla, istemsiz anılarda yeniden yaşanır. Bunun dışında kişinin yaşanan travmatik olaydan sonra gerginlik, öfke, huzursuzluk, bunaltı, korku, panik, suçluluk, umutsuzluk, çaresizlik, utanç gibi yoğun duygular yaşaması ve kişide kâbus görme, uyku sorunları, kaçınma, kolay irkilme gibi semptomların geçici olarak ortaya çıkması mümkündür veya en önemlisi travması ile ilişkilendirdiği yer, olay, kişi, obje ve hatta koku bile travmanın tetiklenmesine ve kişide semptomların belirmesine yol açmaktadır.
Travma Sonrası Hayata Küsme Bozukluğu (HKB)
Olumsuz yaşam deneyimlerine karşı bireylerin gösterdiği ruhsal tepkiler çok uzun yıllardır araştırmacıların en çok ilgilendiği konular arasında olmuştur. İlk olarak Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra Doğu Almanya’dan gelen göçmenlerde tanımlanmış olan, uyum bozuklukları ve Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanı ölçütleriyle tam olarak örtüşmeyen bir tablo bir olguda değerlendirilmiş ve diğer stres bozukluklarından ayırıcı tanısı tartışılmıştır. Hayata küsme ve haksızlığa uğramış olma duygusu, özellikle iş yerinde haksızlığa uğrama, işten çıkarılma, bir devlet dairesinde aşağılanma ve benzeri olaylar gibi olumsuz yaşam deneyimi yaşayan ve elde olmadan yaşanan bu tipte olayı sık sık anımsayarak olayın belirdiği yerden uzaklaşma gibi kaçınma davranışıyla kendini gösteren bu tablo, travma sonrası hayata küsme bozukluğu (HKB) olarak adlandırılmıştır.
Bireylerin büyük çoğunluğu, haksızlığa uğradıkları ve bu durumun geriye dönüşümü olmadığı duygusuna sahiptirler. Böylece hayata küskün, hiddet ve çaresizlik duyguları yaşarlar. Ayrıca bireylerin büyük çoğunluğu olayın geçtiği mekâna gitmekten kaçındıklarını belirtmişlerdir. Yardım istemez ve olayı sorumlu tutarlar, yaşadığı olayı “haksızlık“ olarak değerlendirir, konuşulduğunda ise “küskünlük ve hiddet“ hissederler, olayı tekrar tekrar anımsarlar, olayı unutmamak onlar için önemlidir. Bunun dışında kendini bir kurban gibi algılayarak çaresiz, durumla baş edemeyecek gibi hissederler ve olayla başa çıkamadığı için durmadan kendini suçlarlar. Hiç bir şeyi umursamadığını, iyileşip iyileşmemenin de kendisini artık ilgilendirmediğini söyleyerek kendilerinde yaşamını öldürmeye yönelik (Özkıyım) düşünceleri geliştirirler. Duygu durumları aşırı memnuniyetsiz ve huzursuz (disforik), agresif ve depresiftir. Bunun dışında uyku bozukluğu, iştah kaybı ya da ağrı gibi bedensel bulgular gösterebilirler ve olayın geçtiği yer ve olayın kendisiyle ilgili fobik belirtiler, enerji kaybı, kendini güçsüz, bitkin hissetme gibi belirtiler gösterirler.
Araştırmalar ışığında, Travma Sonrası Hayata Küsme Bozukluğu’nu tanımlayan belirtilerin, özellikle göçmenlerde görüldüğü veya iş yerinden çıkarılma, iş yerinde baskı gibi olumsuz yaşam olaylarının yaşandığı bireylerde olabileceği aktarılmıştır. Bireylerin, hayatlarını üzerine kurdukları değer yargıları, onları her türlü yaralanmaya daha açık hale getirmektedir. Bilişsel açıdan bakıldığında, sık sık olumsuz yaşam olaylarına maruz kalma durumu, “yaşamlarını planlayamama veya anlamlandıramama ile ilgili soruna yol açabilmektedir. Hayata küsen bireylerde karmaşık, çözümü kolay olmayan sorunlarla başa çıkma becerisinin yokluğu en belirgin özelliktir. Bireylerin yalnızca işe odaklı bir yaşam süren ve bunun sonucunda da bireysel, toplumsal ve ailesel birçok kaynağını yitiren birey çok ağır olmayan olumsuz bir yaşam deneyimiyle karşılaştığında bununla başa çıkamamakta ve duygudurum ya da kaygı bozukluklarının yanında TSSB ve uyum bozukluğuna benzer bir tablo olan HKB da geliştirebilmektedir.
Travmatik yaşantılar bireyin dünya ile ilgili algılarının değişmesine de neden olduğu için bilişsel tekrar yapılanma yönünde bir yol izlenmesi gerekmektedir. Bireylerin yaşamları ile ilgili gerçekliği travma sonrasında yeni şemalar geliştirerek algılamalarına neden olduğu için travma sonrası gelişmiş olan bu şemalar değişime de dirençlidir. Bu durumda kişilerde strese dayanıklılık ve sosyokültürel etkenler iyi olma hali için önemli bir yere sahiptir.
Stajyer Klinik Psikolog Emel Alğan
KAYNAKLAR
Eyüpoğlu, H. (2008). Cinsel taciz ve travma. Eleştirel bir deneyim aktarımı. Eleştirel Psikoloji Bülteni, 1, 53-63.
Öztürk, E. (2018). Psikotarih Ruhsal Travma ve Dissosiyasyon. TURAZ Akademi https://www. researchgate. net/publication/330335639_Psikotarih_Ruhsal_Travma_ve_Dis sosiyasyon_Psychohistory_Trauma_and_Dissociation.
BAYRAKTAR, S. TRAVMA SONRASI HAYATA KÜSME BOZUKLUĞU. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 3(3), 55-60.
Hasanoğlu, A. (2008). Yeni Bir Tanı Kategorisi Önerisi: Travma Sonrası Hayata Küsme Bozukluğu. Turk Psikiyatri Dergisi, 19(1).