Dünya nüfusunun artmasıyla birlikte ihtiyaçlar arttı, endüstrileşme ile bu ihtiyacın fazlası üretilir hale geldi. Böylelikle de insanlar tüketmeye yönlendirildi. Kırılan oyuncağın yerine yeni bir oyuncak, bir kaç kere giyilip eskiyen kazağın yerine yeni bir kazak, kullanılmadığı halde yanan lambalar, boşuna akan sular… Daima yeni ve daha fazlası. Peki bunun sonunda ne olacak? Önüne nasıl geçilecek? Tüm insanlık, bir kaç yıldır bu gibi sorulara cevap aramaktadır. Toplumlar uzunca bir süredir tüketim toplumları haline gelmiştir. Peki bunlar sadece yetişkinlere ait problemler midir?
Herkes topluma yararlı ve insanlık sorunlarına duyarlı bireyler yetiştirmek ister. Toplumsal kural ve değer yargılarının aşılanmasında 0-6 yaşın yani okul öncesi dönemin önemi büyüktür. Bu süreçte çocuklara olan yaklaşım ve etkileşim çocukların ilerde nasıl bir birey olacağını etkilemektedir. Çocukların kişiliklerinin gelişiminde çevreden görüp uygulayarak öğrenme stilini kullandıkları unutulmamalıdır. Bu nedenle çocuklarımızın en yakını, onların yol göstericileri olan biz anne- babalara büyük görev düşmektedir. Toplam tüketimin hızlı bir şekilde artmasıyla günümüzde çevreyi düşünerek tüketim yapan çocuklar yetiştirmek daha da önem kazanmıştır. Kimi olumsuz anne-baba tutumları bu gibi değerleri hiçe sayan tüketimi pekiştirmektedir. Bunun başında tavizkâr tutum yer almaktadır. Tavizkar tutumda evin patronu çocuktur. Çocuk her istediğine ulaşır ve kolaylıkla elde eder. Bu durum dış dünya için de geçerlidir. Bu nedenle bu çocuklar dış dünyada uyum problemleri yaşayabilirler. Çevrenin ilgisini çekme ve kendi istediğini yaptırmak adına çabalayıp durur. Böylelikle doyumsuz, bencil ve boşluk duygusu yoğun çocuklar oluşur. İstedikleri olmadıklarında kırılgan bir yapıya bürünüp içe çekilebilir ya da agresif bir tutum sergileyebilir. Bu doyumsuzluk duygusu ileride kötü alışkanlıklar edinmesine sebep olabilir.
Tüketim konusunda aile-çocuk iletişimi de çocuğun tüketim davranışını etkileyen faktörlerden biridir. Ailenin çocuk ile alışveriş ve tüketim konusunda iletişim halinde olması çocuğun ailenin tüketim kararlarına katılmasını, reklamlara karşı tutumunu ve ürün bilgisinin artmasını etkilemektedir. Aile, geri dönüşümlü ürün satın alma konusunda kendi fikirlerini çocukla paylaştıkça, yeşil satın alma davranışının çocuğun çok daha erken yaşta kazanılabileceğini vurgulamaktadır.
Sadece anne baba tutumları değil, çevresel faktörlerde de bir çok pekiştireç vardır. Buna engel olmak adına biz ebeveynler; her gün bir yenisi açılan AVM’lere çocuklarımızı götürmek yerine, sinema, tiyatro gibi aktivitelere daha çok yer vererek, ihtiyacı kadarını, medyanın negatif etkilerinden uzak tutarak (reklamlar, yaş düzeyinin üzerinde programlar), kısa süre ilgilerini çekecek yeni oyuncaklar almak yerine yaratıcılıklarını geliştirebilecek etkinliklerle bir şeyler üretmeye teşvik ederek çocukların dev dünya marketinden biraz uzaklaşıp yaşam boyu tüketime katılmasına engel olabiliriz.