Yakın ilişkiler nasıl ve neden kurulur? İnsanlar doğası gereği her şeyle ilişki kurmaya başlar. Bireyin doğumundan itibaren önce anne-baba arasında gerçekleşen ilişkileri ve daha sonrasında ailenin diğer üyeleri ve edindiği arkadaşları ile kurduğu bağlantı yakın ilişkiler başlığı altında ele alınır. Bunun nedeni kimliklerini netleştirmektir ve bunu yaparken bireyler, aşk, iş ve dünya görüşü alanlarında denemelerde bulunarak yaşamlarını sürdürecekleri kişiyi bulmaya, yaşamlarının sonuna kadar sürdürecekleri mesleklerini ve dünya görüşlerini netleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu dönemde gerçekleşen kimlik keşfi sürecinde bireyler başkaları ile yakınlık etkileşimleri içinde olmaya güdülenirler.
Birey ve ‘’Reddedilme’’ İlişkisi: Yaşadığımız çevrede zaman zaman bir kişi veya küçük bir topluluk veya kimi zaman bir kurum tarafından kabul edilmeme veya yok sayılma gibi durumla karşılaşabilmekteyiz bu durumu ‘’Reddedilme’’ olarak ifade edebiliriz ve bu durum günlük yaşamımızda defalarca karşımıza çıkabilmektedir. Reddedilme, bireyin kişilerarası ilişkilerindeki sosyal ve psikolojik uyumunu etkileyen önemli bir olgu olarak görülmektedir. Başkaları tarafından kabul edilmediğimizde, genellikle utanç, üzüntü veya keder gibi acı verici duygular yaşarız. Bireyler bilişsel ve duygusal bilgi işleme dinamiğine sahiptir. Bu durumda yakın ilişkilere sahip bireyler bilişsel, duygusal ve davranışsal özellikler gösterebilmektedirler. Böylece kişinin benliği diğer insanlardan gelebilecek olası retten koruyabilmeye yönelik savunucu ve aynı zamanda motivasyonel bir sisteme sahiptir. Bilinçteki reddedilme duyarlılığının oluşmasındaki en önemli kaynağın ebeveynler olduğu ve bu bağlamda, bağlanma ve ebeveynlik stilleri ile de yakın ilişkide olduğunu söylemek mümkün olabilir. Aynı zamanda reddedilme duyarlılığının bazı psikopatolojilerle ilişkili olduğu ve en fazla kişinin romantik ilişkilerini etkilediği araştırmacılar tarafından vurgulanmıştır.
Reddedilme ile nasıl başa çıkabiliriz? Hayatın bir parçası olsalar da, bazı reddedilme türleriyle başa çıkmak oldukça zor olabilir. Reddedilme, çeşitli durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin, bir kişinin önemli bir duygusal ilişkisi bittiğinde, bir bebeğin biyolojik annesi tarafından terkedildiğinde, arkadaş edinmekte sıkıntı yaşayan bir çocuğun akranları tarafından kabul görmediğinde veya çalışma ortamında kişinin bir pozisyon için kabul edilmediğindeki gibi, yaşam olaylarından kaynaklanabilir ve böylece bireyler kendilerini reddedilmiş hissedebilirler.
Reddedilme ile başa çıkma araştırmacılar tarafından iki varsayımla incelenmiştir. Birincisi, kabul-ret, bilgi işleme boyutu ile, ki bu da, insanların hayatta kalması için birbirlerine ihtiyacı olduğu gerçeğini yansıtmakta ve bununda sosyal desteğin hem zihinsel hem de fiziksel iyi oluş halini desteklediği görülmüştür. Dolayısıyla bu bağların olmamasına yönelik olası tehditler, insanoğlunu ortak yarara uygun davranmaya teşvik etmektedir. Böylece kabulün kazanılması ve reddedilmeden kaçınma, motivasyonel bir güç olarak görülmektedir. İkincisi ise, reddedilme duyarlılığının, biopsikososyal sürecin bir ürünü olduğu yönü ile ilgilidir. Yani, tehdide karşı sahip olduğumuz doğal biyolojik reaksiyonlarımızla bağlantılı olarak, deneyimlerimizle, kabul edilme veya reddedilmeyi beklemeyi öğrenme. Kabul edilme veya reddedilme beklentilerimizin öğrenilmiş doğası, reddedilme kaygısının ortama özgü olabileceğini göstermektedir. Yani kişi belirli insanlardan veya belirli gruplardan reddedilmeyi beklemeyi öğrenebilmektedir. Araştırmalar kabul görmeye olan ihtiyacımızın evrensel olduğunu; ancak insanların, reddedilmeye ilişkin bilgileri nasıl işlediklerine göre farklılık gösterdiklerini belirtmektedir. Yani reddedilmeye duyarlı olan kişiler, bilişsel duygusal bilgi işleme dinamiğine sahiptir. Başka bir deyişle kişi reddedilmeyi bir tehdit olarak algılayarak kendi kişilik özelliğine göre bir tutum sergiler. Kimi zaman agresif olabilir, kimi zaman kendini kabullendirme yönünde yoğun bir tutum içine girebilir veya kendini soyutlayıcı davranışlar sergileyebilir.
Reddedilme ile başa çıkmada yakınlarımızla duygu ve düşüncelerimizi paylaşmamızın yararlı olabileceği gibi bazen de profesyonel yardım almak da yararlı olacaktır. Bu durumda bireyler için bilişsel yeniden yapılandırma süreci işletilerek bu bireylerin işlevsel olmayan sayıltıları, genellemeleri ve olumsuz çıkarımlarının farkına varmaları sağlanarak, duygularını keşfetmelerine, kendilerine olan öz-saygı ve öz-güvenlerini geliştirip başkalarıyla daha sağlıklı ve bilinçli ilişkiler kurmalarına olanak sağlar. Bireyin kendisini fark etmesi ve anlaması bağlamında, başa çıkma yöntemleri üzerinde de durulabilir.
Stajyer Klinik Psikolog Emel Alğan
KAYNAKLAR
ERYILMAZ, A., & Ercan, L. (2010). Beliren yetişkinlikte romantik yakınlığı başlatma ve başa çıkma. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23(2), 381-397.
ERÖZKAN, A. (2004). ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN KİŞİLERARASI DUYARLILIKLARI İLE REDDEDİLME DUYARLILIKLARININ BAZI DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(2), 85-98.
Özen, D. Ş., & Güneri, F. K. (2018). İlişki başarısının temel belirleyicisi: Reddedilme duyarlılığı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 10(4), 454-469.