Kimilerimizin söylemeye bile çekindiği, kimilerimizin içini ürperten bir kavramdır ölüm. Bir o kadar da yaşamın parçası... Ebeveynler ölüm kavramını çocuğa anlatmakta hep ikilemde kalmakta ve çoğu zaman masalsı cevaplar vermeyi ya da gerçeği söylememeyi seçmektedirler. Oysa ki ölüm bu kadar hayatımızın içinde iken çocukları bundan yalıtmak ne kadar mümkündür?
Çocuklar genelde bu kavram ile karşı karşıya kaldıklarında “ölünce nereye gideceğiz?, insan kaç yaşında ölür?, çocuklar ne zaman ölür?, Ben 1000 yaşına kadar yaşayacağım” gibi tepkiler verebilirler.
Ölüm kavramının algılanması ve kabul edilmesi, çocuğun gelişim düzeyine, kişilik özelliklerine, ölümü gerçekleşen kişinin kim olduğu, ölüm şekline, ne zaman öldüğüne, çocuğun daha önce benzer bir deneyimi olup olmamasına, çevreden, medyadan edindiği izlenimlere, kültürel değerlere ve dini inançlara göre değişim göstermektedir.
10-18 aydan itibaren çocuk gördüğü nesneleri belleklerinde tutabilmektedir. Kaybolan nesne ve kişileri yani ölümü ayrılma gibi görmektedir. 2-5 yaş arası çocuklarda da süreklilik kavramı gelişmediği için ölümün geri dönülemez olduğunu kavramakta güçlük çeker, ölenlerin başka bir yere gittiğini düşünebilirler. 5 yaştan sonra yavaş yavaş çocuk ölüm kavramının farkına varmakta ölümü fiziksel yok oluş olarak tanımlayabilmektedir. Çocuk, daha somut düşünmeye başlar, ölülerin geri gelmeyeceğini, artık yemek yemeyeceğini vb. anlayabilmektedir.
Çocuk çok küçük dahi olsa bir şeylerin değişmekte olduğunu fark etmektedir. Bu nedenle çocuğu korumak adına yapılan gerçek olmayan açıklamalar çocukla kurulan güven duygusunun yıkılmasına neden olabilir.
Peki ölüm çocuğa nasıl anlatılmalı;
- Bu olayı çocuğun güven duyduğu biri anlatmalı,
- Duygularını saklamadan ancak abartılı tepkilerden kaçınarak açıklamalı,
- Her canlının bir gün öleceği gerek bir hikaye, gerek ise tohumların çiçek açıp, solup ölmesi şeklinde somutlaştırılarak anlatılabilir,
- Bu süreçte çocuğa duyguları yansıtılmalı,
- Ölen kişinin artık gelmeyeceği ancak ellerinde güzel fotoğrafları ve güzel anılarının olduğu anlatılabilir,
Çocuğa yakınının öldüğünü açıklarken her zaman profesyonel yardım gerekmez. Ancak sosyal destek gerekebilir, özellikle ölen kişi ebeveynlerden biri ise destek olmak amaçlı diğer yakınların orada olmasında fayda vardır.
Çocukların ölüme verdikleri yas tepkileri değişim göstermektedir. Genel olarak sözel tepkilerden çok davranışsal tepkiler göstermektedirler. Bazı tepkiler olaydan hemen sonra çıkarken kimi tepkiler daha sonraki süreçlerde ortaya çıkabilir. Çocukların yas süreci düşünülenden daha uzun sürmektedir. Farklı zamanlarda duygularında dalgalanmalar, artış ve azalmalar gözlenmektedir. Başlıca gözlenen sorunlar konsantrasyon ve dikkatte bozulmalar, öfke nöbetleri, ağlama krizleri, uygunsuz öfkeli davranışlar, sosyal içe çekilmeler ve gerilemeler (alt ıslatma, konuşmada bozukluk, korkular, ağlamalar, bebeksi hareketler, yetişkinden ayrılmak istememe vb.) şeklinde gözlemlenmektedir. Kayıpla ilgili rüyalar görülmesi ve korku yaşanması normaldir.
Kimi zaman da fiziksel tepkilere sıklıkla rastlanılmaktadır. Baş ağrıları, karın ağrıları, uykusuzluk gibi.
Ancak yas süreci uzaması yeme ve uyku düzeninde problemlere, gelişimsel basamaklarda kayıplara, kaybedilen kişiyi hatırlatan durumlara karşı aşırır duyarlılık ve ya tam tersi aşırı kayıtsızlığa, günlük hayatta devam etmede güçlüğe, okul başarısının etkilenmesine, bitmeyen psikobiyolojik sorunlara neden olabilir. Bu süreçte bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir.